Farhad Babaei 1984 yılında İran’ın kuzeyinde Bandar-e-Anzali isimli küçük bir kasabada doğdu ve elektronik bölümünden mezun oldu. Belgesel ve haber fotoğrafçılığına 2007 yılında başladı. İran Fotoğrafçılar Birliği’nin en önde gelen üyelerinden birisidir ve hem İran’da hem de yurtdışında birçok fotoğraf ajansı ile çalışmaktadır. Ayrıca bazı fotoğraf yarışmalarında ödüller kazanmıştır.
Çocukluğum savaşın etkisi altında geçti. Ortadoğu’nun bu eski uygarlığında savaş, ekonomik ve politik krizler altındaki İran’ın hayat durumu, insanların iç ruhları ile ilgili soruları aklıma soktu; mesela zor bir durumda kalan bir insan, karakterindeki hangi özellikleri ortaya koyar? Hayat karşısına çıkan tutkularla nasıl yüzleşir? Onu diğerlerinden ayıran, farklı ve özel yapan iç etken nedir? Bu gibi soruların izleri sel, deprem gibi doğal felaket anlarında ve insanlar tarafından yaratılan politik karmaşa, devrim ve fakirlik gibi durumlarda daha da ön plana çıkıyor. Benim sormak istediğim soru, insan özgürlüğü ile yüzleşince kendini nasıl açığa çıkarıyor? Özgürlükten nasıl uzaklaşıyor? Çevresiyle nasıl etkileşime geçiyor? Etnik ve dinsel geleneklerle yüzleşirken tüm bu sorular aklımı kurcalıyordu. Fotoğraf çekmeye başlayınca, fotoğraf makinem bu soruları sormak için bir araç haline geldi. Fotoğraf makinesi ile sorular sorulabileceğini ve derin sorulara dalınabileceğini öğrendiğim gibi, insanların yüzlerine bir kamera tutulduğunda daha derin düşündüklerini de görmüş oldum. Sorular cevaplarla bitmiyor, tersine daha çok soruyu beraberinde getiriyor. Benim fotoğrafçılığa yaklaşımım da aynen böyle; sorarak insanların derinine ve çevrelerine inmek.
KÜRT TOPRAKLARI
Bu bir Kürt hikayesi. Ama Kürtler kim? Nereden geldiler? Tarihçiler genelde onları Indo-Avrupa ırklarından İran ailesine ait olarak sınıflandırıyor. Eski çağlarda Iran platosu ve Fırat Nehri arasındaki dağlık alanlarda Mitanni, Kassites ve Hourites krallıkları yaşamış. M.Ö. 7 yy’da Galyalıların, Fransızlarda karşılığına denk gelen Medes Uygarlığı bir krallık kurmuş ve M.Ö. 612 yılında güçlü Asurları fethedip topraklarını tüm Iran ve Orta Asya’ya kadar genişletmişler. 612 yılı ayrıca birçok Kürt Milliyetçisi için 1. Kürt yılı sayılıyor ve onlara göre biz şu anda 2601 yılındayız.
Medes Uygarlığı’nın politik gücü M.Ö. 6. yy sonlarında bitmiş olsa da, uygarlığın Iran topraklarındaki etkisi Büyük İskender’in zamanlarına kadar uzamış. Bu tarihten İslam’ın ilerlemesine kadar Kürtlerin kaderi, İran sahnesinde yer alan Selçuklar, Partlar, Sasaniler gibi diğer uygarlıkların devamlılığına ve varlığına bağlı kalmış.
Arap-Müslüman saldırılarına karşı dayanan Kürtler sonunda Müslümanlığı kabul etmiş ve bu sayede Araplaşmışlar.
Sonuç olarak Indo-Avrupalı, yüzyıllardır Kürdistan diye adlandırılan ve Türkiye, İran ve Irak’ın buluştuğu noktalardaki dağlık alanlarda yaşıyorlar. Farsçaya benzeyen ama iki lehçeye ayrılmış kendi dilleri var. Kürt popülasyonu hakkında kesin bir istatistik yok ama dikkatlice yapılan ve 1987 yılında her eyaletteki varlığına inanılan halkın toplanmasıyla ulaşılan tahmini rakam 35-40 milyon insan kadar. Kürtlerin çoğu Sünni Müslüman olsa bile Yahudileri, Hristiyanları,Yezidileri ve diğer mezhepleri kucaklıyorlar.
Savaş sonrası ortaya çıkan toplumların hepsinde kuşku ve şüphe ile kendilerine yaklaşıldığını gören Kürtler, çoğunluğa uymak zorunda baskı altında kalmış. Eski özgürlükleri ve geleneksel kırsalcı yapıları hızlıca azalmış. Türk, Iran ya da Arap; kendilerini buldukları yeni ülkenin dilini öğrenmek zorunda kalmışlar ve kendi Kürt kimliklerinden vazgeçip; Türk, Iran ya da Arap milliyetlerini benimsemişler. Kabile toplumu olan ve geleneksel kafa yapısına sahip Kürtler barış içinde yaşamak istemişler. Bazı kabileler hükümetin baskılarına karşı çıkmayı tercih ederken; rakipleri hükümet ile işbirliği yapmaktan fayda sağlamış. Ama zamanla daha çok sayıda Kürt, bilinçli bir şekilde kimliklerinin zarar gördüğünü hissediyorlar.
Fakat günümüzde Irak’ta Irak Kürtlerinin dil ve eğitim konusundaki başarıları etkileyici bir edebiyat ve yeterli bir yazılı dil oluşturulmasına olanak verip ilkokul ve ortaokul eğitiminin tamamını Kürt dilinde alan yeni bir jenerasyonun yetişmesini mümkün kılmış. Bu tür çabalar mutlaka Irak’taki Kürtlerin kültürel ve etnik kimliklerini korumaları konusunda yardımcı olacaktır.
Onlar zamanın fırçasına ve tarihin yüzlerinde yok olmasına karşı mücadele ediyorlar. Ve bu onların hikayesiydi.
This post is also available in: İngilizce