Abbie Trayler-Smith, Galli 1977 doğumlu. Abbie Trayler-Smith, Kings College’da hukuk eğitimi almak üzere Londra’ya taşınmadan önce Güney Galler’de büyüdü. Eğitimine devam ederken öğrenci gazetesi için fotoğraf çekmeye başladı. Abbie tamamen kendi kendine öğrenerek, mezun olduktan sonra Daily Telegraph’ta fotoğrafçı olarak düzenli bir şekilde çalışmaya başladı ve 2001 yılında tam zamanlı sözleşmeye geçti.
Haile Selassie’nin Etiyopya’daki gömülmesinden Sudan’daki unutulmuş savaşa, Malavi’deki kıtlık sorunundan Pearl Harbor, Hawaii ve Falkland Adaları’nın yıldönümüne kadar birçok çeşitli görevi yerine getirdi. Tsunami olayını yayınladı ve Banda Aceh’i ilk ve beşinci yıllarında tekrar ziyaret etti. Eski gazeteci Bill Deedes ile Darfur, Sudan’daki sorunu rapor etti.
2006 Eylül’ünden beri Abbie, çok çeşitli bir müşteri ağında serbest gazeteci olarak çalışmakta ve kişisel projelerine vakit ayırmaktadır.
Guera’nın Kadınları
Sahel’de olduğu gibi Çad’ın Guera bölgesi de çok bilindik bir olguyla yüz yüze bulunmaktadır; şiddetli kıtlık, su sıkıntısı, açlık ve kronik beslenme bozukluğu. Sahel boyunca 18 milyona yakın insan şiddetli gıda kriziyle karşı karşıyadır ve 1 milyon çocuk da şiddetli ve akut beslenme bozukluğundan etkilenmektedir.
Kuraklık, dünyanın bu bölgesinde hiçbir surette yeni olmayan bir olgudur ve 17. yüzyıldan bu yana döngüsel olarak tekrarlanmaktadır ancak Kuzey Carolina’nın Duke Üniversitesi’nden Profesör Marc Bellemare’nin belirttiği gibi, “gıda krizleri, eğer varsa, nadiren etraftaki genel olarak gıda maddesi bulunmamasından kaynaklanır”. Aksine, “zayıf altyapı ve uyuşmazlık, gıda ithalleri ve gıda dağıtımı kısıtlamalarına yönelik kapsamlı bir baskı oluşturmak için ortaya çıkartılırlar” ve son yirmi içerisindeki aşırı nüfus artışı da sorunu daha da kötüye götürmektedir.
Abbie Trayler-Smith, yakınlaşan krizi belgelemek için Oxfam derneği için son zamanlarda Çad’a gittiğinde, Guera’nın özel tabiatı karşısında şaşırmıştı çünkü gördüğü manzaraya çıkıntı yapan kaya parçaları ile genişleyen düz ve çorak bir arazi idi. Yerel şoför, jeolojik yapıları Guera Kadını (Lady of Guera) efsanesiyle açıklamıştı.
Belirli bir açıdan kayalar, yerde yatan ve gökyüzünü seyreden ve insanlara bakan kadınlara benzemektedir. Erkek egemen toplumlarda bu efsanevi kişilerin kadınsı karakteri garip gelebilir ancak temel olarak ailelerini beslemekle sorumlu yerel kadınların karşılaştığı bu zorlu iklimde hayatta kalmak için Abbie kararlılık ve cesareti bulmuştu.
Karşılaştığı kadınların büyük çoğunluğu, ailelerine yiyecek bir şeyler vermek için altta gizli kalmış ot tohumlarını arayarak karınca yuvalarını kazmak için kızgın güneş altında kilometrelerce yol kat etmektedirler. Daha varlıklı kadınlar büyük olasılıkla 15 kişilik bir ailede küçük bir aynayı paylaşırken bunların bir kısmı hayatları boyunca kendi yüzlerini bile görmemiştir. Abbie, evinde Oxfam’dan yardım alan kadınları fotoğraflamaya başladığında diğer köylerdeki tüm diğer kadınlar kameranın arkasındaki mucizevi görüntüyü görmek için çabucak toplanmaktadırlar. İnsanlara artık anlamsız hale gelen açlık ve sefalete ilişkin bitmeyen istatistiklerle karşı karşıya kalma ihtimali tanıyan Guera Kadınları portrelerinden oluşan büyük bir galeri çok yakında geliştirilecektir.
Tayland’ın kirli gerçeği
Gülücükler Ülkesi’nin bir başka tarafı daha var. Tayland’ın en güneyinde, turistlerle dolu plajlarının sadece 150 mil kadar ötesinde 1,8 milyon insan savaş kanunları altında yaşamaktadır. Bombalar, kayıplar, işkence ve cinayet günlük birer olay olmuş. Tayland hükümetinin şimdilerde 65.000 askeri bulunmaktadır ve yedek askerler burada konuşlanmış, bir isyancı ağıyla acımasız ve açıkça kazananı olmayacak bir uzlaşmazlığa kilitlenmiştir. Bölgenin genel olarak Müslüman olan nüfusu hükümet ve sivil hasarların tırmanmakta olduğu Taylanlılık kavramı aleyhine dönmektedir.
Herkesin dediğine göre İmam Masae sıradan, sevilen ve komşularından daha fazla siyasi yanı olmayan bir adammış. Kendisi caminin merdivenlerinde askerler tarafından öldürülmeden sadece dört gün önce küçük Talok Apoh köyünü ziyaret ettik.
Evine geldiğimizde, ana odaya girmek üzere merdivenleri çıktık ve bir düzine veya daha fazla sayıda başörtülü kadın halkası bulduk. İmamın yasını tutmak için toplanmışlardı. Kızı bize şişelerce yapışkan tatlı soda sundu. Beraber otostop çektiğimiz insan hakları grubu bizi tanıştırdı ve odayı kaplayan öğleden sonra sıcağıyla hep beraber yere oturduk.
Angkhana Neelapaijit kibarca imamın karısını, kocasının nasıl öldüğünü anlatması için ikna etti. Dul kadın, Tuuwae Timoh Masae, sakin ve netti, yüzü sert ve krem rengi başörtüsünün altında gömülmüştü. ‘Cuma günü saat 8′di. Yeni namaz kılmıştı, merdivenlerin başına gelmişti ve kalbine tek atışla onu öldürdüler. Hastaneye giderken yolda öldü. İnsanlar siyahlar içinde iki adam görmüşler, su fıçısının arkasına saklanmışlar ve askeri üsse doğru koşmuşlar.
‘Durumu polise rapor etmedir, daha fazla soruna sebebiyet vermek istemiyorduk. Onu sadece gömdük.’
Üç güney eyaletinde uyuşmazlık 2004 yılında berbat bir hale döndü. Nisan ayında ordu, eyaletin en önemli camisinde saklanan 32 militanı soğukkanlı bir şekilde infaz etmekle suçlanmaktaydı. Daha sonra Ekim ayında gösteri sırasında askerler, kalabalıktan yedi silahsız insanı vurdular ve yüzlercesini de tutukladılar. Bunların büyük kısmı bağlanmıştı ve yedi veya sekiz derinlikte askeri kamyonlarda leş gibi yığılmıştı. 78′i öldü. Başbakan Thaksin orduyu maruz gördü ve ölüme boyun eğildiğini zira bunların Ramazan ayı nedeniyle aç olduklarını söyledi. Hiçbir asker veya memur önemli bir ceza almadı.
Bundan sonra şiddet, güneyde egemen hale geldi. Radikal bir hale gelerek çeşitli ayrılıkçı gruplar, öğretmenleri öldürmek ve yüzlerce okulu yıkmak gibi Tayland otoritesini bitirecek her türlü kampanyaya başlamışlardı. Sonuç itibarıyla eğitim aşağı yukarı bitme noktasına gelmişti. Tayland bankaları hedef alındı ve sadece Budist oldukları için vurulan sıradan insanları bulunduğuna yönelik rahatsız edici kanıtlar bulunmaktaydı. Ancak Tayland ordusu şimdi, sadece Müslüman olan ve bir saldırı yerinin yakınındaki bütün köyleri ablukaya almıştı.
Human Rights Watch (İnsan Hakları Gözlem), keyfi tutuklamaların, alıkonmaların, işkence ve mahkemesiz infazların sayısında artış olduğunu söylemektedir. Güney bölgesinde sivillerin suiistimaline yönelik veri toplamaya çalışan güvenilir bir Tayland STK’sı olan Deep South Watch (Uzak Güney Gözlem), 2007 yılında ölüm veya yaralanmayla sonuçlanan 2.295 olay kaydettiğini ve 2008 yılında daha fazlasını beklediğini bana söyledi.
This post is also available in: İngilizce